Blog

Sohbetler: Rudolf Frieling, Medya Sanatları Küratörü, SFMOMA

29 Kasım 2018 Prş

West Coast Visions: SFMOMA Medya Sanatı Koleksiyonu’ndan Sanatçılar, Borusan Contemporary’de 2014’te gerçekleştirilen serginin misafir küratörü.

NAZ CUGUOĞLU
nazcuguoglu@gmail.com

Küratörün bir kurumun koleksiyonuna davet edilmesi çeşitli anlamlara gelebilir: Bir diyalog veya monolog, mevcut anlatıları yeni anlamlar ile tekrar tanımlamak ya da yeniden şekillendirmek için içlerini boşaltmak. Bu işbirlikleri, her iki tarafın da yatay düzlemde müttefikler olmasını, cömertliği gerektiriyor. Ancak bu şekilde kırılmış ilişkilerden oluşan dünyamızda bir alt-paylaşım müştereği mümkün oluyor..

Borusan Contemporary, son altı yıl içinde, bu olasılıkların doğması için giderek büyüyen yeni medya sanat koleksiyonuyla çalışmak üzere yedi küratörü bünyesine davet etti. Bu konuşma dizisi, her zaman dönüşmekte olan bir şehirde, mekâna özgülük ve zamansallıkla işaretlenmiş bu birleşme ve ilişkiler ağına verilen bir cevap niteliğinde.
– Naz Cuguoğlu

Naz Cuguoğlu: West Coast Visions: SFMOMA Medya Sanatları Koleksiyonundan Sanatçılar sergisini ve serginin sezgisini geliştirirken, eser seçimlerinizin arkasındaki ana motivasyonlar, endişeler ve / veya merak ettiğiniz konular nelerdi?

Rudolf Frieling: Müze koleksiyonları, yapısal bir çelişki ile mücadele ediyor: Sergilenecek eserleri topluyor, böylece halk onları görebiliyor, ancak ışığa, çevreye ve evet, hatta izleyicilere maruz kaldığı zaman uzun vadede eser zarar görebiliyor. Medya sanatlarındaysa tipik olarak tam tersi doğru. Farklı medya çalışmalarını, değişen teknolojik koşullara dayalı bir şekilde tekrar tekrar gösterdikçe, bileşenleri canlı tutmak ve güncellemek için yapı taşlarının hepsini gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu basit bir koruma stratejisi, ancak aynı zamanda koleksiyonumuzu mümkün olduğunca sık bir şekilde gösterme fırsatlarını aramak için de önemli bir neden oluşturuyor. Bununla birlikte, farklı bağlamlara yerleştirildiğinde eserlerin ilgisi ve içeriği hakkında daha fazla bilgi edinme arzusu da var. Tarihi ve çağdaş eserleri, eşsiz konumu ve San Francisco'ya göre oldukça farklı kültürel bağlamı nedeniyle Borusan Contemporary'de bir araya getirmek çok keyifliydi.

NC: Borusan Contemporary'nin mimarisini, yani “Perili Köşk”ü, köprüye olan yakınlığını, ve hem birbirine bağlayan hem de birbirinden ayıran denizin yakınındaki varlığını düşündüğümüzde, Borusan Çağsaş Sanat Koleksiyonu ve fiziksel mekanı küratöryel kararlarınızı nasıl etkiledi?

RF: Sergi, SFMOMA'nın 2013-2014 yıllarındaki genişleme projesi nedeniyle geçici olarak kapatıldığı bir zamanda gerçekleşti. Bu nedenle, başka yerlerde koleksiyonun parçalarını göstermenin yollarını araştırmakla özellikle ilgileniyorduk. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nun medya sanatına bu kadar güçlü bir şekilde odaklanmış olması, kesinlikle önemli bir faktördü. Aynı zamanda Perili Köşk’ün mekanı ve yeri çok etkileyiciydi. Suya yakınlığı, teknelerin ve ticari gemilerin trafiği beni, Doug Hall'un San Francisco'daki Golden Gate Köprüsü'nün hemen altında çok benzer bir şekilde ilk defa gösterilmiş olan iki kanallı video enstalasyonu Chrysopylae'yı düşünmeye itti. Bu durumu, İkinci Boğaz Köprüsü olarak da bilinen Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün yanındaki coğrafi ikiz durumuyla birlikte düşünmek, tüm serginin kavramını oluşturdu. Bill Fontana’nın Sound Sculpture with a Sequence of Level Crossing adlı eseri çatıdaki terasa yerleştirildi ve böylece İstanbul’un gürültülü ses manzarasına nüfuz etti. Bu terastaki manzaralar gerçekten çok güzel ve bu manzaraya bir sanat eserinin gömülmesini çağırıyordu. Sanatçı, daha önce sadece kapalı bir galeride gösterdiği bu yerleştirmeyi, ilk kez çıkış noktası olan kentin ses atmosferinin içine geri yerleştirerek korunaklı müze alanının dışına çıkarıyordu. Gemilerin veya arabaların geçerken çıkardığıseslerinin yanı sıra ezanın, trenlerin seslerinin duyulması, bu çalışmanın gerçekten dönüştürücü bir şekilde deneyimlenmesini sağladı. Bir sanat eserinin farklı bir ortamla ne kadar ilişkilenebileceği ya da o ortamdaki geçerliliğini test etmek tam da bu yüzden önemli. Trenlerin akustik olarak oraya “ait” olmamaları, sonuçta bir komşunun işin kapatılmasını talep etmesine neden oldu. Bunu takiben, bu eseri San Francisco'daki genişletilmiş binanın yeni dış mekan ortamına geçici olarak kurduğumuzda, SFMOMA’da da aynı hassasiyeti göstererek mahallemizde olabilecek benzer şikayetlere duyarlı bir çalışma yaptık.

Kısacası, bu iki eser bizi ‘mekan üzerine düşünmeye yöneltti; “Batı” ve “Doğu” arasında yer alan Türkiye’de, ABD’nin “Batı”sını yerinden ederek mecazi sınırlara dayanan bir çerçeve yarattık. Steina Vasulka’nın çoklu monitör yerleştirmesi Batı, Bill Viola’nın Yansıma Havuzu’un videosu ve Jeremy Blake’in Winchester Üçlemesi “Batı” mitolojisini yorumluyordu. Diğer işleri de elbette mevcut sergi mekanlarına uygun eserler seçerek gerçekleştirdik.

Doug Hall, Altgeçit - Chrysopylae, 2012

NC: “Mekan”a ek olarak, son zamanlarda pratiğinizi başka neler değiştiriyor ve dönüştürüyor? Hangi kitaplar, filmler, sergiler ve kişilerle diyalog halindesiniz?

RF: Tabi ki pek çok etkiden bahsedebilirim, ama muhtemelen en belirleyici faktör ilk elden sanat tecrübelerim, beni harekete geçiren ve bana meydan okuyan sanat eserleri. Son zamanlarda, göç ve Afro-Amerikan gerçekliği deneyimlerini çarpıcı şekillerde ele alan iki video eseri satın aldık ve sergileyebildik. Birincisi John Akomfrah’ın Vertigo Denizi ve ikincisi Arthur Jafa’nın Sevgi Mesajdır ve Mesaj Ölümdür. Bu tarihlerin ve anlatıların karmaşıklığı, hem sinematik anlamda hem de Jafa'nın durumunda olduğu gibi, kısmen online videoların tanıdık estetiği ile yansıtılıyor. Özellikle Avrupa'da ve ABD'de son zamanlarda duygusal ve politik gerginlik durumlarına güçlü bir biçimde değinen eserler. İzleyicilerimiz arasından çok farklı bireylere de dokunan bu eserler, bu çatışmalı zamanlarda yaşamımızı eleştirel olarak yansıtmaya acilen ihtiyacımız olduğunu daha da fazla anlamamı sağladı. İlgili olarak not düşmek istediğim başka bir şey de Spike Lee’nin Blackkklansman’ı, bu filmi gördünüz mü? Filmin son dakikaları, sinema geleneği içinde çığır açıcı Uzun zamandır gördüğüm en iyi “aktivist” film.

Bill Viola, Yansıtan Havuz - The Reflection Pool, 1977-1979

NC: Blackkklansman’ı daha seyretmemiş olsam da Akomfrah ve Jafa’nın işlerini SFMOMA’da görme şansım oldu. Her iki eser de, kurumun var olan anlatıları karmaşıklaştırma potansiyeli ve toplum tarafından yazılabilecek alternatif anlatılar için bir alan yaratması üzerine düşünmemi sağladı. Bu durum, kurumun kök saldığı sosyo-politik manzarayla ilgili bir bilinç gerektiriyor.

RF: Halihazırda var olan sosyopolitik manzara, benim düşünce ve programlamlarımı etkilemiş olan bir faktördür. Bugünlerde bu manzara müzeyi, izleyicilerimizi ve içinde yaşadığımız zamanı birbirine daha anlamlı bağlantılar kurarak çalışmaya sevk ettiğini söylemem gerek. Farklı sanatçıların, Batılı sanatın büyük anlatılarının bir kenara ittiği hikâyeleri, sanat anlayışımızı içtenlikle sorgulayan hikayeleri anlatmalıyız ve bunu yaparken de  sadece açık uçlu form ve içeriğe değil sanatın niteliğini sorgulayabilmeliyiz. Bu örneklerden biri, iki harika meslektaşım ile küratörlüğünü yaptığımız “Suzanne Lacy: Buradayız” sergisi. Richmond’daki Virginia Üniversitesi'ndeki ICA direktörü olan Dominic Willsdon ve bu projedeki partnerimiz ve komşumuz Yerba Buena Sanat Merkezi’nin baş küratörü Lucía Sanromán ile birlikte bu işbirliğini yürütüyoruz. Çağdaş sanatın son yıllarda sadece performatif ve medya temelli sanat olarak değil de, aynı zamanda çoğu kez müze koleksiyonlarında da yansıtılmayan, toplumsal gerçeklikle ilişki kuran “sosyal pratik”ten de etkilendiği gerçeğine değineceğiz. Lacy, sanatın kurumları ve mekânları dışında bu sanat biçiminin en etkileyici öncülerinden biri. Bu yüzden sorduğum soru şu: Çağdaş sanat tarihinin daha karmaşık, daha nüanslı ve daha zengin bir temsili üzerine nasıl çalışabiliriz? Bu tür bir sanatla ilişki kurabiliyorum, çünkü Lacy gibi sanatçılar, toplumun yanı sıra toplumlarda da toplumun çeşitli kullanımları üzerine düşünme çabalarında medya temelli kurulum biçimlerine güveniyorlar. Daha da önemlisi, “MeToo” dan “Black Lives Matter” gibi mevcut hareketlerin ve sosyal fenomenlerin birçoğu, Lacy’nin 40 yıllık sosyal katılımcı sanat pratiğiyle derinden bağlanıyor. Ne yazık ki, temalar ve konular yinelenmeye devam ediyor.

Steina, Batı - West, 1983

NC: Yakın zamanda Lacy’nin Çatı’daki Yangın eserini seyrettim ve sanatçıyla tanışma fırsatım da oldu. Temaların tekrar ettiği doğru ama bu temaları çerçeveleyen genel bağlam değişti. Bugünlerde temsil soruları konusunda daha dikkatli davranıyoruz - kimin hangi topluluk hakkında konuşacağı ve bunu yapma hakkına sahip olup olmadığını düşündüğümüz bir zamandayız. Lacy bu değişimi kabul ediyor. Kurumların bu karmaşıklıkları yansıtmak için “risk” almalarını ve bunun için doğru dili bulma çabalarını önemsiyorum. SFMOMA’da kullandığınız yöntemler hakkında neler söyleyebilirsiniz?

RF: Gerçekten de, bağlamlar değişti ve bu, bizim konseptimizi birçok açıdan yönlendirdi. Birincisi, başlık şu andaki anı ve yazarlığın kolektifliğini yansıtıyor. Pek çok meseleyi daha geniş bir şekilde yansıtmak için doğru yer değil, ama sanatçı ile yakın diyalog içinde konseptin geliştirilmesinde işbirlikçi sürecimize işaret etmeme izin verin: iki farklı kurumda bir sergi, ortak organizasyon ve ortak küratörlük. Bu projenin formatı retrospektif olsa da, yani nesneler, fotoğraflar, filmler / videolar ve geçmiş bağlamlara ve anlatılara konuşan belgeler göstersek de, yaklaşım her zaman en başta seslerin bir temsilini bulmak, ziyaretçiler için bir deneyim oluşturmak olmuştur. Bu düşünce çizgisi, sanatçının kendi çalışmalarını “yeniden düşünme” yolunu yakından takip ediyor. Bununla birlikte, bir dizi gençlik örgütünü, Oakland Projeleri’nin mirasına bir dizi sanatsal ve aktivist cevap vermek üzere davet ederek ülkemizdeki mevcut duruma odaklanmak istedik.

NC: Küratöryel vizyonunuzu nasıl tanımlarsınız?

RF: Mümkün olduğu kadar çok insanla ilgili etkin olabilmemiz için bize yardımcı olacak yollar bulmaya çalışıyorum, sosyal olarak çekici ama aynı zamanda kendine özgü bir estetik deneyim tetikleyen, erişilebilir ve zorlu eserler üretebilir, toplayabilir ve sergileyebiliriz. Düşünce ve tecrübenin yapay bir şekilde yan yana getirilmesinin tartışıldığı günümüzde daha çok deneyim odaklı bir programlama yapmamız gerektiğini savunuyorum; eleştirelliği kurban etmeden, basit bir gösteriye dönüşmeyen çalışmalar yapmalıyız. Öncelikle, güzel sanatlar alanına bir zamansallık ve performans duyusu getiriyorum. İhtiyacımız olan müze, aktif katılım, ajitasyon, aktivizm için bir yer ki bu yer düşünceyi de bünyesine dahil edebilir. Yakın zamanda organize ettiğimiz, Yüce Denizler: John Akomfrah ve J.M.W. Turner sergisinde Tate Britain’dan, 19. yüzyılda Turner’ın ürettiği  Sel isimli işi getirdik; Sel’i John Akomfrah’ın Vertigo Denizi eseriyle yan yana gösterdik. Bu tamamen sanatçının fikriydi, benim değil ama bu öneriyi özümseyerek müzemize bir tarihsellik hissini getirmeye çalıştık. Bunu “vizyon” olarak adlandırabileceğimizdenden şüpheliyim, ancak günlük kararları vermek için bir temel oluşturduğu kesin.

NC: Sanat kurumlarındaki kapsayıcılık ve erişilebilirlik, özellikle San Francisco'daki artan eşitsizlikler ve konut krizi hakkında düşünmek için üzerinde durulması gereken önemli konular. Bize bu sorgulamaların SFMOMA’da günden güne gelişen akışı ve günlük kararlarınızı nasıl etkilediğine dair biraz daha bilgi verebilir misiniz? Bir yöntem işbirlikleri yaratarak gücü dağıtmak olarak düşünülebilir; Lacy serginizde olduğu gibi, ama aynı zamanda yakın zamanda yangın ve dumandan etkilenen bireyler için için daimi koleksiyonunuzu da açtınız.

RF: Bay Area’daki siyasi ve sosyal durumu her gün tartışıyoruz. Sorunuzda bahsettiğiniz gibi basit hareketlerin ötesine geçen yanıtları bulmak zor. Bizimki gibi büyük bir organizasyonda çevik ve spontane olmak kolay değil, fakat komünitemize daha da bağlı olmanın yollarını bulmaya çalışıyoruz. Bunu yapmanın bir yolu, zamanımızın problemlerine hitap eden eleştirel bir dizi sergiyi ve kamu programlarını sürdürülebilir kılmak; bu da programın erişilebilir olmasını acil bir ihtiyaç olarak tanımlar. Nihayetinde, izleyici müzede ilişki kurabileceği şeyleri görmek isteyecektir. Kaliforniya'daki sanatçıların tarihi, bu vizyonun anahtarı ve ABD'deki Afro-Amerikalıların tarihçesi ve kültürleri de bu vizyonun tamamlayıcı parçası. Muazzam geribildirimler alan Arthur Jafa sergisi ya da yeni açtığımız 1989’dan sonra Sanat ve Çin: Dünyanın Tiyatrosu’na bakın. Son olarak da San Francisco’nun etrafındaki daha geniş bölgedeki kurumsal ekosistemde bir takım oyuncusu olmak da bizim DNA'mızın bir parçası.

KÜRATÖR HAKKINDA
Küratör, eğitmen, akademisyen Rudolf Frieling Free University of Berlin’den yüksek lisansını, University of Hildesheim’dan (Almanya) doktorasını almıştır. 2006’da San Francisco Museum of Modern Art’ın medya sanatları küratörü olarak göreve başlamıştır; 1994-2006 yıllarında Karlsruhe’deki (Almanya) ZKM, Center for Art and Media’da küratör ve araştırmacı olarak çalışmıştır. 2006’dan önceki küratoryel çalışmaları arasında Sao Paolo Bienali’ndeki çevrimiçi sanat bölümü (2002) ve Meksiko City’deki Sound-Image (2003) sayılabilir. Media Art Action (1997), Media Art Interaction (2000), Media Art Net www.mediaartnet.org  (2004–5), 40yearsvideoart.de (2006) yayınlarının editörlüğünü yapmıştır. 2006’dan beri SFMOMA’da işbirliği, katılım ve performans üzerine sergiler organize etmiştir: In Collaboration: Early Works from the Media Arts Collection (2008); The Art of Participation: 1950 to Now (2008/2009); Stage Presence: Theatricality in Art and Media (2012); müzede, Douglas Gordon, Lynn Hershman Leeson, Sharon Lockhart, Rafael Lozano-Hemmer, Christian Marclay ve Anthony McCall’in sergilerini düzenlemiştir. SFMOMA’da Exposed: Voyeurism, Surveillance and the Camera (2010) sergisini organize etmiş, William Kentridge: Five Themes (2009) sergisinin organizasyonunu üstlenmiştir. Müzenin üretici olma fikrini öne sürerek Frieling SFMOMA’nın şu işleri sipariş etmesine sağlamıştır: Sylvie Blocher: Men In Gold (2007), Bill Fontana: Sonic Shadows (2010), Jim Campbell: Exploded Views (2011/2012) ve Christian Jankowski: Silicon Valley Talks (2013). Frieling yakın zamanda SFMOMA’nın 2016’da yeniden açılması sırasında gösterilen Film as Place programını organize etmiştir ve Bruce Conner: It's All True (2016/2017) sergisinin eş küratörlüğünü yapmıştır.

YAZAR HAKKINDA
Naz Cuguoğlu, San Francisco’da yaşamakta ve çalışmakta olan küratör ve sanat yazarıdır. Kolektif düşünme ve üretme yöntemleri üzerine odaklanan Collective Çukurcuma küratöryel kolektifinin kurucularındandır. KADIST, The Wattis Institute, de Young Museum, SFMOMA, Joan Mitchell Foundation, Zilberman Gallery, Maumau, ve Mixer gibi kurumlarda farklı pozisyonlarda görev almıştır. Yazıları SFMOMA Open Space, Art Asia Pacific, Hyperallergic, Borusan Contemporary blog, ve M-est.org gibi mecralarda yayınlanmıştır. Küratörlüğünü üstlendiği sergiler The Wattis Institute, D21 Kunstraum Leipzig, Red Bull Art Around Arnavutköy, 15. İstanbul Bienali’nin kamusal programı, Framer Framed (Amsterdam) ve 5533’ün de aralarında bulunduğu farklı mekanlarda gerçekleşmiştir. Lisans eğitimini Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladıktan sonra, yüksek lisansını aynı üniversitenin Sosyal Psikoloji departmanında ve California College of Arts’ın Küratöryel Pratik bölümünde tamamlamıştır. Eş-editörlüğünü üstlendiği kataloglar arasında İskenderiye’den Sonra Tufan (2015), Between Places (2016), ve The Word for World is Forest (2020) bulunmaktadır.

Sayfayı Paylaş