Blog

Memento Mori

22 Haziran 2021 Sal

“Konuşulmaz fırtınada, çünkü ölüm
Katar özünü fırtınaya da
Neyi bekliyoruz böyle neyi
Yendik mi yenik mi düştük yoksa
Bir ufak kuş yukarıda
Sürüyüp durur gölgemizi

Çözmüşüz nasıl olsa ipini sandallarımızın da.”
Edip Cansever, Düş Suda, Kısım IV 1

FIRAT ARAPOĞLU
firat.arapoglu@gmail.com

Pascal Haudressy’nin Kafatası 1. Bölüm (2010) isimli çalışması, Dr. Necmi Sönmez küratörlüğünde Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu içinden oluşturulan Düş Suda başlıklı sergide yer alıyor. 12 dakikalık döngüsel görüntüden oluşan çalışmanın form ve anlamına yönelik bir inceleme, bu yazının içeriğini oluşturuyor; bunun için öncelikle çalışmayı betimleyerek başlamalıyım.

Haudressy’nin çalışması, kafatası imgesinin bir bilgisayar yazılımıyla çeşitlendirilmiş varyasyonlarından oluşuyor. Bu, kafatasının hareketlerinin durumdan duruma değiştiği ve bu değişikliklerin de zamansız bir biçimde gösterildiği bir uygulamayla karşılaşıyoruz. Zamansız diyorum, zira yapıtta zamana dair bir işaret yok; zaman anlaşılmıyor, sadece üretildiği araçtan dolayı “çağdaş” olduğunu varsayabiliriz. Kafatası imgesi üzerinden 12 dakikalık bir yolculuğun yaşandığı, duyusal bir deneyim olan bu yapıt, zamanın ve mekânın seslerinin askıda kaldığı, hatta hareketin sessizliğinin vurgulandığı bir evren olarak da tanımlanabilir. Aslında, otomatik olarak herkesin kolaylıkla alımlayabildiği bu hareketli kafatası imgesi, çağın gevezeliği ve saldırganlığı yerine, sessizliği tercih eden bir bilgeyi  andırıyor; nefes alıp, verirken mekân, zaman ve değerler algısına götüren bir diyalog kuruyor.

Bu noktada sanatçıya bakmakta yarar var. Paris’te yaşayan ve çalışan Pascal Haudressy uzun bir süre UNESCO bünyesinde kültürel projelerde yönetici olarak çalıştı; Gordon-Matta Clark gibi önemli sanatçıların yer aldığı projelere imza attı ve 2005 yılından itibaren bireysel sanat kariyerine ağırlık vermeye başladı. Sergide yer alan çalışmasında görüldüğü gibi bir yanda akışkan ve amorf diğer yanda belirli bir düzen içeren görüntüleri üretmek için bilgisayarları “crack”leyen 2 Haudressy, “glitch” 3 ve “bug” 4 olarak adlandırılan kontrolsüz değişiklikleri kullanmasıyla tanınıyor.

Pascal Haudressy, Kafatası, 1.Bölüm, 2010,
Düş Suda sergisinden görünüm.

Pascal Haudressy’nin Kafatası 1. Bölüm adını verdiği çalışmasında zamansızlık ve geçiciliğin bir arada yer aldığı bir sunum görülüyor. Organlar serisine ait bu yapıtın estetik nitelikleri bir yanda yüksek bir sembolizmi diğer yanda insanlığın geleceğine dair varoluşsal sorgulamaları içeriyor. Bu dijital görüntüye bakıldığında akla virüs, klonlama, nanoteknoloji, robotik, sanal gerçeklik gibi gerçeğin çeşitli varyantları geliyor. Bunlar belki de koronavirüs pandemisi nedeniyle aşina olunan “mutasyonlar” olarak da adlandırılabilir... Haudressy’nin üretimleri genelde, geçmiş ile gelecek, doğa ile insan pratiği, bilim ile mit veya Doğu ile Batı gibi karşıtlıklar arasında bağlantılar veya uzlaşımlar yaratmak üzerine kurulu.

Ritim ve tekrarların kullanımı, bir yanda soyutlamayı ve soyut sanatı diğer yanda matematiği ve minimalist bir yaklaşımı düşündürüyor. Görünen şey imgenin bir ve bütün hali değil, çizgilerin bir araya gelerek eridiği bir pota gibi. Çizgilerin geometrik düzeni içinde devamlı değişen görüntü, tabiri caizse izleyeni hipnotize ediyor. Kafatası 1. Bölüm bir video döngüsü olarak, tıbbi tomografiyi de çağrıştırıyor ama, aslında bu pek doğru bir analoji değil. Çünkü Haudressy’nin çalışması anatomik bir mutlaklığın değil, döngünün ve ritmin araştırıldığı bir süreç gibi işliyor. Nitekim sanatçının kullandığı yazılım, her nokta ve pikselin koordinatlarını yeniden hesaplayarak, sonu olmayan bir döngü yaratıyor. Statik bir desen yerine, gelişmekte ve dönüşmekte olan bir imge üretiyor.

Anlam açısından Haudressy’nin çalışması, sanat tarihindeki onlarca varyasyonuyla, bize ölümlü olduğumuzu anımsatan Memento Mori (Ölümü Hatırla) sahnelerine eklemlenebilir. Bu temada ölüm, geri dönüşü olmayan bir son olarak değerlendirilir; yaşamın mücadelesi devam ederken, insanın doğumdan itibaren kaçınılmaz olarak ölüme doğru ilerlediğine dair derinlikli öğretiler ve inançlar çağrıştırılır. Buradan hareketle şu söylenebilir: Eğer sanat bir meydan okumaysa, bunun nedenlerinden birisi de ölümün yaşama dahil edilmesidir.

Hareket, maddesellik ve geçiciliğe odaklanan yeni bir görüntüleme formatının öncüsü olarak tanınan Haudressy, biyolojik varlıkların, sanal yaşam formlarıyla bir arada var olduğu dünyada, deyim yerindeyse, derin mutasyonları araştırır. Her kültür ve inançta bir şekilde var olan yaşam ve ölüm olgularının gerçeklerini ve gizemini merkeze alan yapıtıyla, izleyiciye şunları anımsatır: Biz neden varız? Varoluşumuzun timsali olan kafatasımızın korunaklı kafesi içindeki beynimiz, yani belleğimiz neleri tutuyor? Haudressy’nin, tıpkı Hamlet’in öyküsündeki gibi, ölümü idrak ettiren bu imgesi, varoluş, yaşam ve insanlık kavramlarına dair neler söylemek istiyor? Zaten bir sanatçının temel misyonlarından birisi de bu temel soruları – ve sorunları – izleyicilere anımsatmak değil midir?

 


1- Edip Cansever, Düş Suda, Kirli Ağustos, (1. Baskı: De Yayınevi, İstanbul 1970), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2019, S. 81-90.

2- “Kırılmış” anlamına gelen sözcük, sanal dünyada ücretli yazılımları ücretsiz kullanmayı sağlayan, program kırıcılar (cracker) tarafından yazılan yazılımları tanımlamaktadır.

3- Sistemde kısa ömürlü bir arızayı tanımlamaktadır. Sıklıkla kendini düzelten hataları tanımlamak için kullanılır; bu hataları düzeltmek bazen olanaksızdır.

4- Bug, glitch’in aksine, gerçek bir işlevsellik kırılmasını tanımlamaktadır.

 

YAZAR HAKKINDA
Fırat Arapoğlu sanat tarihçisi, eleştirmen ve bağımsız küratör olarak İstanbul’da çalışmaktadır. Altınbaş Üniversitesi’nde İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.Türkiye ve yurtdışında birçok serginin küratörlüğünü yapmıştır. 2019 projeleri arasında: “Future Unforgettable”, Krassimir Terziev solo sergi (2019, Versus Art Projects, İstanbul), “Beşinci Anlaşma”, Esra Satiroglu solo sergi (2019, Summart, İstanbul), curator of “Simbart One-Day” solo show Programmes ve Simbart’ın tek günlük solo sergi programları sayılabilir. 3. Çanakkale Bienali’nin ile 3. ve 4. Uluslararası Mardin Bienalleri’nin eş-küratörlüğünü yapmıştır. Türkiye’de yurtdışında katkıda bulunduğu sanat dergileri arasında Genç Sanat, Art-İst Modern & Actual, ICE, ARTAM, Art Unlimited, Critical Culture, RH+, İstanbul Art News ve Flash Art sayılabilir. Birgün, Cumhuriyet ve SOL gibi gazetelere de katkıda bulunmuştur. Sanat ve sanat eğitimi üzerine yazdığı makaleleri uluslararası sempozyumlarda sunmuştur. Aynı zamanda İstanbul Modern Art Museum, Moda Sahnesi, Narmanli Sanat, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde konuşmalar yapmıştır. Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği AICA-Türkiye’nin 2018-2020 başkanlığını yapmaktadır.

Sayfayı Paylaş