Blog

Neonlar İçinde Uyu Keith Sonnier!

20 Ağustos 2020 Prş

Eserleriyle post-minimalist ve süreç odaklı sanat akımlarının tanımına katkıda bulunabilecek kadar malzemesine ve ifadesine hakim, renkli ışıkları hiç sönmeyecek bir usta olan Keith Sonnier 18 Temmuz’da 78 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bize düşense, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonuna da bir eseriyle dahil olmuş bu usta sanatçıyı yapıtları ve sanat pratiği aracılığıyla bir kez daha anmak.

DENİZ CAN
denizdcan@me.com

2007 yılında tamamlanan Balo Salonu Avize Yerleştirmesi adlı çalışmasıyla Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nda yer alan Sonnier, duyuları yoğun bir şekilde harekete geçiren eserlerinde çoğunlukla ticari kullanımıyla karşımıza çıkan neonu yepyeni bir hassasiyetle kullanır. Bugün cümleler kuran, işaret eden, uyaran, yanıp sönen, dikkat çeken, sınırlar çizen binlerce neon eserle karşılaşmaktayız. Dahası, her köşeyi döndüğümüzde karşımıza çıkan ucuz tabelalarda, binaların üstünde ve altında neonlar bizi selamlamakta. 60lı yıllarda ise neon Sonnier tarafından kolay kolay eşine rastlayamayacağımız bir şekilde, malzemenin bir heykel olarak ilk kullanımlarıyla karşımıza çıkar ve özgünlüğünü kaybetmeden günümüze ulaşır. Sonnier ile benzer zamanlarda Dan Flavin (minimalizm), Joseph Kosuth gibi sanatçılar da aydınlatma elemanlarını, floresan ve neonu kullanarak heykeller üretirler. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nda yer alan François Morellet (1926-2016) ve sonrasında Iván Navarro (d.1972), Brigitte Kowanz (d.1957), Doug Aitken (d. 1968) ve Airan Kang (d.1960) gibi sanatçılar da ışığı kullanırlar. Benzer zamanlarda bir İtalyan sanat akımı olarak başlayıp tüm dünyayı etkilemeyi başaran Arte Povera’nın, Japonya’da mono-ha grubunun ve Amerika’daki anti-form akımının materyal tercihlerini gelenekselin dışındaki malzemelere yönlendirmesi bu anlamda tesadüf değildir. Birbiriyle paralel ilerleyen bu akımlara dahil olan sanatçılar genellikle ticari bir sanat dünyasının değerlerine malzeme seçimleriyle meydan okurlar. Diğer yandan da geleneksel malzemenin kısıtlarından kurtularak kendilerine ait yeni ve geniş bir deney alanı elde ederler.

Sanatçı portresi Caterina Verde’nin izniyle.

Ertuğ & Kocabıyık Yayınları tarafından 2011 yılında yayımlanan Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu, 1. ciltte tamamen ışık sanatına ayrılan bölümde Melanie Franke, Sonnier’ı sanatını ışığa adamış ve bu alanın öncülerinden biri olarak niteler. Franke’ye göre Sonnier, neonun etkisinden büyülenmiş ve sanatsal keşiflerinin gidişatında onu daima çeşitli materyal ve durumlarla sergilemiştir. Işığın maddi olmayan özelliği, onu her alanı kapsayan sanatsal sınırların çözülmesinde hoş karşılanan bir araç haline getirmiştir (2011, s.80). Elden çıkarılmış veya pırıl pırıl, seri üretim ya da endüstriyel malzemenin sanata dahil olduğu bir dönemin başlangıcına tanık olan Keith Sonnier, neonu kullanarak ışığın ve elektriğin enerjisini somutlaştırır. Katkıda bulundukları post-minimalizm akımının doğası gereği tensel algımızı uyaran eserleri, kendi içlerinde kapalı devre eserler olmanın aksine bizi sürece dahil olmaya davet ederler. Bir kaidenin üzerine yerleşen Yunan heykelinden farklı olarak Sonnier’ın heykelleri doğayı ve bedeni idealize ya da taklit etmeden, mükemmelliğe parıltılı ışıkların yanı sıra siyah kablolar ve prizlerin de katkısı olabileceğini düşündürürler. Elektrik enerjisi olmadan karanlığa bürünen bu eserler, bugün fazlasıyla kanıksadığımız elektriğin malzemeyle ilişkisini, titreşen, ısınan, yaşayan yapıtın doğasını görünür kılarlar.

Tavanda: Keith Sonnier, Balo Salonu Avizesi, 2007.
Argon ve neon içeren cam tüpler, kablo, transformer, 100 x 600 x 100 cm.

Sonnier’in  yaklaşık 60 yıllık sanat pratiğine bakıldığında sınırları kabul etmeyen, sürekli deneyler yapan ve yenilikçi tavrını, ortaya çıkardığı eserleri üzerinden okumak mümkün. Geleneksel malzemenin, boya, tuval ve taşın dayatmalarından kurtulan sanatçı, endüstriyel malzemenin de sınırlarından neon aracılığıyla kurtulur. Neonla yolunun kesişmesiyle birlikte, sanatçının üretiminde yıllar boyu etkisi sürecek bir dönüşüm yaşanır. Balo Salonu Avize Yerleştirmesi (2007), ilk bakışta adının işaret ettiği gibi bir avize olarak mekân içerisinde belirir. Fakat eser, tavandaki bir aydınlatma olmanın çok ötesinde, kendi başına bir form ve neredeyse yaşayan bir sanat eserine dönüşür. Duvarların altına gizlenen elektrik tesisatı, yüzeyde kablolar ve neonla buluşup varlığını hatırlatır. Neredeyse tüm bina nefes almaya başlar. Heykelden yayılan ışık, onu çevreleyen mimariye karışıp mekânı kaplar. Kavisli neonlar, havada oyunlar oynayarak uçuşan ışık huzmelerini andırır. Mekâna yerleştirilip kendi haline bırakılan heykellerdense, Sonnier’ın heykelleri süreci ve devinimi yansıtır. Sadelikleriyle etkileyicilikleri doğru orantılı bu eserlerin ciddi bir tasarım sürecinden doğdukları her hallerinden belli olur. Soyutlama ve minimalizmin uzaktan gelen ayak sesleri, arka planda duyulur. Yine de bu sesler, eserlerle bağ kuran izleyiciler ve doğayla bağ kuran organik formların gölgesinde yavaş yavaş kaybolur. Kişisel deneyimler, tecrübeler ve gözlemler, çarpıcı düzenlemelere dönüşür. Franke, hazırlamış olduğu metinde avizenin sosyal ve tarihsel özelliklerine de dikkat çeker. Bu anlamda, yazara göre hiyerarşik olarak düzenlenmiş bir güç simgesi, kendilerini otonom olarak mekandan ayırırken aynı zamanda aydınlık bir enerjinin sembolü olarak titreşmesine sebep olan çoğul seslerin çeşitliliği ile yer değiştirir. (2011, s. 81)

Keith Sonnier, Balo Salonu Avizesi, 2007.
Argon ve neon içeren cam tüpler, kablo, transformer, 100 x 600 x 100 cm.

Aydınlık ile karanlık, ışık ve ışıktan doğan renklerle uğraşan bir sanatçının bir “avize” üretmesi ise adeta bir paradoks; ya da belki de bir öze dönüş, kendine muzip bir bakış. Sonnier bu paradoksu, bir seri için uygun bir fikir olarak kabul etmiş olsa gerek, birbirinden farklı “avizeleri” zaman içinde farklı mekânları süsler. Franke’ye göre Sonnier’ın avize işlerinde lamba, ışığın ekonomik ve sosyal sistemlerde bir enerji formu olarak incelenebileceği; sanat, tasarım ve geri dönüşüm arasındaki sınırlarla ilgili soruların yeniden müzakere edilebileceği bir araç haline gelmiştir. (2011, s.81) Sonnier’ın avizeleri, örneğin 70li yılların sonunda üretmeye başladığı Ba-o-Ba serilerinden farklı olarak cam, neon ve diğer materyallerin birlikteliğinden değil neonun tek başına kullanıldığı eserler olarak da dikkat çekerler. Ancak, sanatçıya göre avizelerdeki neonların şekillendirilişi (gestural-jestsellik), ışığın halkalar halinde kullanıldığı sanatçının geçmiş işleriyle de ilişki kurar. 1 Bu vesileyle de Keith Sonnier’ın ışıkla ilişkisinin zaman içinde nasıl ilerlediğini de görme fırsatı buluruz. Sonnier pratiği boyunda geçmiş eserlerine güncel bir bakışla, ışığı ve neonu kimi zaman geometrik bir düzenlemede, kimi zamansa özgür formlarda şekillendirir. Işığın büyüsünde, onu şekilden şekle sokarak kimi zaman küçük bir odada, kimi zaman dev bir kamusal alanda bizi de etkisine alan Sonnier’ın, neonlarının daima parlaması dileğiyle...


1 M. Blagg, Keith Sonnier, 20 Kasım 2008. 15 Ağustos 2020 tarihinde https://www.interviewmagazine.com/art/keith-sonnier adresinden alınmıştır.

 

YAZAR HAKKINDA
Deniz Can
İzmir’de 2011 yılında program koordinatörlüğünü üstlendiği KKSM ile sanat sektörüne dahil olan Deniz Can, burada yerel yönetimler, kültür kurumları ve üniversitelerin desteğiyle aylık çıkardığı rotalar üzerindeki sergilerin anlatım eşliğinde gezildiği ilk Sanat Rotası etkinliklerini gerçekleştirdi. Etkinlik serisi, bugün kurucu ortağı olduğu deneyimsel sanat girişiminin tohumlarını attı. Sanat ve izleyici deneyimi odaklı çalışmalarını İstanbul, İzmir ve yurt dışında sürdüren Can, İzmir’de kuruma bağlı edindiği küratörlük tecrübesini bağımsız olarak sürdürmek üzere İstanbul’a yerleşti. Özel İzmir Amerikan Koleji, Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi Yüksek Lisans eğitimini tamamlayan Can, akademik yazım alışkanlığını profesyonel olarak sürdürmektedir.

Sayfayı Paylaş